14 Nisan 2011 Perşembe

tumblr

artık sadece denizkaymaraz.tumblr.com da olacağım.. elveda

tumblr

artık sadece denizkaymaraz.tumblr.com da olacağım.. elveda

30 Mayıs 2010 Pazar

iç sıkıntısı

işte her insan da meydana gelen oluşum...ve semptomları da hep aynı...nedeninin bilinmemesi, ya da bilinip de bilinmezden gelinmesi...sıkıntıyı,esas sorunun dışında arama çabası ile oraya buraya bok atma nöbetleri...yer yer yaşanan nefessiz kalışlar...ne yapacağını bilmemeler falan...sonra bu davanışları kendine konduramayıp "ne yapıyorum ben" şeklindeki içsel çatışmalar..."iç" sıkıntısı bu oluşumun tamamı oluyo galiba...kendi içinde tanımlayamadığın durumların oluşması...bi virüs gibi...kendine yabancılaşma durumu...ne biçimmiş
garip bir kısır döngü...kapılarını kapatıyosun adeta ve saçma sapan bir yere açtığın delikten dışarı bakıyosun...herkesten uzaklaşayım biraz kendimi dinleyeyim...offf...dinlediğin şeyin de aslında "kendin" olmaması...
bir çözümü varmıdır bunun...belkide insanın tamamen kendi isteği ile yaşamak istediği bir takım sıkıntı sirsilesidir...ajitasyon durumları..."abi beni rahat bırakın ya dertlerimle sizi de sıkarım " falan gibi saçmalamalar...
sıkıntı üzerine yazı yazmak de gerçekten ironik bi durum aslında...bi yandan ondan kurtulmayı ümit ederek başladığın yazı...diğer yandan unutmaya çalıştığın duyguları kendine hatırlatarak onları yazıya aktarmak...sonucu belirsiz...ya onları bulup çıkartıp yazıya bırakıveriyosun ya da bulup açığa çıkartıp kabuk bağlamış yarayı kanatıyosun...yarayı kanatırken o yüzündeki pis gülümseme...ağır ağır kaldırırken kabuğu,kan damlalarının damla halinden yavaş yavaş daha olgun hale gelmelerini bekleme mesaisine kaptırıveriyosun kendini...
sıkıntı işte adı üstünde...bi yandan da sanki o anda yaptığın hiç bir şeyden sen sorumlu değilmişsin gibi de düşünüyosun...
derin nefeslerle içinden çıkartma çabası...olmuyo ama...
loş ışığın altında,sigara dumanı ile bezenmiş oksijenimle sıcağın koynunda devam ettiğim sıkıntısal aktiviteler bütünü...yapılması gereken ne varsa "hadi kendiliğinden olsun" düşüncesi ile savuşturmak...
off sıkıldım bundan da...

26 Mayıs 2010 Çarşamba

boş kafalar

boş kafalar ne demek...şu demek: alkol hat safhada ne yaptığnı bilmez haldelik,rahat,hiç bir şey umrunda değilcilik...işte bu boş kafa..yoksa nitelik olarak bir boş kafadan bahsetme gibi bir kaygı yok,kaldı ki hiç de olmadı..."kaldı ki" kullandığıma göre okadar da kafam güzel değilmiş demek ki...
neyse...bünyemde yüzlerce bira ve sol elimin himayesinde de bir bira olmak kaiyedesi ile yazdığım yazının konusunu an itibarı ile belirlemiş değilim....sadece şuan bir şeyler yazma isteği içindeyim...e buda benim için tamamdır zaten...
mesela şundan bahsedebilirim...bir kardeşimin tespitidir...konu şu:sigaraya ateş isteme olayı..
bu gerçekten çok irdelenmesi gereken bi process bence...process de enteresanmış gerçekten..ama okadar olsun ya artık amannn...
herkesin başına gelmiştir...bir kaç saat önce bunun bir canlandırmasını yaptık..bir adamdan ateş istiyosan, o istediğin adamdan sigarasını aldığın anda o insan dünyanın en savunmasız adamıdır...çünkü siara içen bi insan zaten bir şeylerden kaçıp o sigaraya sığınmıştır..ve o sığındığı şeyide o an için siz elinden almışsınızdır...hadi buyrun bakalım...o sigarayı verdiğinden itibaren o adamdan her şeyi bekleyin bence...etrafa bakar size bakar saatine bakar..eli boşta kaldığı için cebine sokar kendini cool yapmaya çalışır...bir sürü şey...çaresizdir yani...oyuncağı elinden alınmış bi çocuk misali,ağlayamadığı için onun yerine yaşının gerektirdiği bilimum saçma şeyleri koyuverir....ee yazık tabi bi yer de...
diğer traftan da ateş vermeyi bir görev haline getirmiş bir kitle vardır...ateş istediğin andan itibaren o adam sanki "cern"de görevli bilim adamlarının titizliğinde hummalı bir çalışmaya başlar...ilk repliği"ıııı bi saniye"dir ki inanılmaz ciddidirler...bütün ceplerini araştırdıktan sonra son baktığı yerden ateşi bulur,siz ozamana kadar baya odunları birbirine sürterek o ateşi yakmış olursunuz...sonrada ciddiyetini koruyarak ateşi size vermeden kendi elleri ile sizi yakar...o süreç sizin hayatınızdan hayat götürür...o kişi için ise bir böbürlenme sürecidir...o işlemi gerçkleştirdikten sonra bi havalara girer falan bişiler....saçmalık yani başka bişi değil...
neyse boş kafa diyor idik...

11 Mayıs 2010 Salı

boş bir şehir

saat gece 02:53...istanbul silüetinde sabahtan eser yok...şuan sanki hapşırsam ritz carltondan tok bir ses "çok yoşo evladom"diyivericekmiş gibi...inanılmaz bir duygu...
istanbul...ne garip şehir...öyle soyut soyut duruyo ismi adamın karşısında...ama içinde fırtınalar kopuyo...şuan öyle savunmsız gözüküyo ki...ulan hazır böyle hazırlıksızken ben yeniyim bu şehri hissine kapılmamak içten bile değil...
benimle aynı fikirde olan çok insan vardır diye de düşünmekten kendimi alamıyorum...ama şuan odamda penceremden şu sessizliği seyredip bir yandan bu yazıyı elimde yanan sigaram eşliğinde yazabiliyorsam...ulan ben zaten onu yeneli çok olmuş,diyesimde gelmiyor değil...
ozaman şöyle bişi geliyor aklıma...acaba sadece onu yenelere mi sessiz kalıyo istanbul...
ara sokaklardan yine çığlıklar yükselmiyo mu...bangır bangır bağırmıyo mu sirenler bir yerlerde? hastane acillerinde feryat figanlar karışmıyor mu gökyüzü derinliklerine bu saatte...yada birileri kaçmıyor mu birilerinden...birileri aldatmıyor mu birilerini ya da biri aldanmıyor mu birilerine...
peki bunları yaşayanlar istanbul'a yenik mi sayılıyor? yoksa almanya yenildiği için onlarda hükmen yenilmiş mi ilan ediliyorlar...
belki de gerçekten öyledir... birilerinin yenilgileri,diğerlerini yenik duruma düşürmüştür...
her neyse...
istanbul'un umrunda değil hiç bir şey...öyle duruyor işte... masum...sessiz..."dinleyin beni gözleriniz kapalı" diyor...
gözünü kapatıcak vakti olanlar bundan faydalabiliyor sadece galiba...
03:10 sessizliği biraz martılara emanet etti sanırım. onlar da bu görevi devralmanın haklı gururunu yaşar gibi çığlık çığlığalar...ne konuşuyolar acaba aralarında...sorumluluklarının bilincindeler mi ki? ya da başlarında görev dağılımı yapan biri varmı..."sessizlik bize emanet arkdaşlar.ama bunu haketmeyenler var.isimleri bu listede yazılı. gidin onların camında ötün" diyen bir başkan...garipmiş...
bu hiyerarşi bu şekilde akıp gidiyor geceleri istanbul'da...sırada köpekler var...kısa aralıklarla devir teslim törenleri yapılıp,emaneti güneşe vermeyi bekleyen tatlı heyecanlar yaşanıyor onların arasında da...
güneş bütün günün yorgunluğunu atıyor şuan...misyonunu tamamlamanın özgüveniyle...binlerce insanı yatağından pozitif kaldırmanın,onun üzerinde yarattığı tatlı ego gülümsemesi ile istiraate çekilmiş durumda...

istnbul şuan sessiz..bomboş...birazdan martılar...sonra köpekler ve GÜNEŞ...

Boş Fikirler

başlığa aldanmayın aslında... yani o konsept gereği her şeyin başına "boş" ibaresini yapıştırmak üzerime yapıştı...yapıcak bişi yok...inanılmaz önemli bişi yazıcam fakat işte başlık bunu vurgulamıyor şuan...o sebepten biraz üzgünüm aslında...
yani şu masanın başına oturana kadar hiç bir şey düşünmeyip sadece bu yazıya odaklandım...bir gazeteci ciddiyetiyle kafamda kurguladım,ölçtüm biçtim...yer yer minik hezeyanlar,yakarışlar yaşadım kendi içimde...kah güldüümm kah ağlaadım...bu son eylemi yaparken kendime geldim zaten..dedim napıyosun sen kendine gel...bu sosyal bir sorumluluk sayılır biryerde...işte o"biyer" belkide şuan sizin bulunduğunuz yer...zaten fikrin orjinalliği de burda...konudan kopmıyım...
masa başına oturana kadar bir takım duygular yaşadım...oturdum ve şu "boş fikir" başlığı bütün heyecanımı kaçırdı inanırmısınız... "'bir takım' birleşik yazılır be" diyenleriniz olabilir aranızda...bunu duyar gibiyim...ama onu başka anlamda kullandım ben...kullan at gibi düşünün...bir takımlık yani... yanlış anlaşılmalara mahal vermek istemem...zira çıkardım ve attım...
ama işte o duygulardan bir tanesi "bir takımlık"değilmiş sevgili dostlarım...
yazıya oturdum ve dedim ki buna "hadi artık sen de git yazıcam ben artık.. hadi güzelim". ama oralı olmadı..üstüme yapıştı ve kaldı öyle...
kurtulamadım o duygudan...ya dedim sen benim inisiyatifimde değilmisin be...gitsene...yazıcam fikirlerimi..insanları aydınlatıcam...buna ihtiyacı olnlar var nihayetinde...ı ıı...gitmedi..
yok efendim oraya boş fikir yazmışım...kendimi çok küçük görüyomuşum ben...ilk önce kendime saygım olacakmış...sen kendine saygı duymassan başkası hiç duymazmış...bıdır bıdır bıdır konuştu böle sol omzumdan...
ya diyorum şakasına yaptım,bak konsept filan bunlar önemli şeyler...en boktan şeyi bile bi konsept dahilinde sun,bak neler oluyo gör sonra...ama işte olmadı...içerlemiş...bide böyle biri trip yapar kendince,sonra ona dünyanın en mantıklı açıklamasını yapsanda,bi kere o tribe bağlamıştır ve istesede vazgeçemez ya...bunuda o açıklama sonrasında suratında oluşan mal ifadeden anlarsın...böle durur; o an hayvan gibi matıklı gelmiştir söylenenler,ama biraz bekler,işte o bekleme safhası yüzünde mallık belirir ve kendi saçmalığını savunması gerektiğini düşünür...
işte bizimki de o tribe bağladı...anladım yani ben kıçımla keman çalsam...kıçımla keman çalsam mı.. bu baya komik olurmuş aslında...belkide kafasını dağıtırım..saçmalıyorum(pek yapmadığım şey aslında özür dilerim )
neyse ağzımla kuş tutayım...ağzımla kuş tutsam hiç bir şey değişmeyecek...sinir bozucu bir durum bu...ama bu bağlamda,yapacak hiç bir şeyi olmayan,makus talihine boyun eğmiş bir zavallı, portresi çizmemek içten bile değil...bilakis baya dıştan...
sözün özü dostlarım... yazının başında bambaşka yerlerdeydim...sizi aydınlatmak,biraz umutlandırmak,heyecanlara gark etmet,hop oturup hop kaldırmak,düşüncesi ile oturduğum bu yazımın başında şuan işte neler yazıyorum...biraz da size dert yanıyorum,he?
olsun ama "beyin bedava"...
gelecek çok yakında...

10 Mayıs 2010 Pazartesi

bos bir hikaye

"abi iste uynaildi falan" dedi arkadasina..
"ee" dedi arkadasi..
"ee'si malum iste abi "dedi
"nesi malum lan,daha yeni basladin,ne usengec adamsin anlatsana insan gibi sunu" dedi arkadas
"ayrica uyanildi dedikten sonra gerisi malum iste ne demek...sanki gece evet gelmissinizde ondan sonrasi malummus gibi... ay allahim ya"diye de ekledi sonra..
"hem hikayeye sondan basliyosun ( ki umarim guzelde bir basi vardir) hemde anlatmiyosun..off icim sikildi..."diyerek bitirdi lafini ve cebinden mendilini cikartarak yanindaki yarim dolu bardaktan biraz su bosaltarak pis bi sekilde mendilini islatti...cebinden mendil cikmasina kendide sasirmis gibiydi.. baya bez,kareli baba mendiliydi cikarttigi ve gerceklestirdigi eylemde bir baba eylemiydi...mendile su dokup boynunu ve alnini falan silmek... saskin hissetti birden..sanki babasinin ruhuna burunmustu bir an..butun sartlarda uygundu..cebinden mendil bile cikmisti,o derece...derin bir nefes aldi ve toparladi kendini...
"sen bana bakma oglum anlat" diyiverdi...engellenemez tepkilerine biri daha eklenmisti bu cumleyle..."ben artik kalkayim size de rahatsizlik vermiyim" lafini etti basini "allah allah"dercesine iki yana salladi ve cikti evden...
yururken ayakkabisinin biri firladi ve arabanin altina girdi...sanki baskasinin ayakkabisi gibi bi surata burundu ama sol ayagi ciplakti ve bu halinden hemen vazgecip ayakkabisini almasi gerekiyordu...toparlandi ve ilk once hangi ayagi ile ayakkabiyi alacagina karar verdi...ayakkabi olani uzatsa ciplak ayagindan destek almak o ayagi baya hirpalicakti...bunu dusunup ciplak ayagini arabanin altina bir defans oyuncusu misali savurdu ve direkt ayakkabiyi giyerek cikartti ayagini...yuzunde bu hamleyi yapmis olmanin sacma boburlenmesi olustu...cunku sol ayagina oldum olasi guvenmemisti...
farketti ki ayakkabisinin firlamasinin nedeni ayakkabisini topuklarina basarak giymesiydi...artik yavastan da kabullenir bi duruma gelmisti bu durumu...ama tabiki pabuclarini duzgun giymicek kadar da olmamisti daha... giydi koselelerini...kosele mi? "ohoooo kim bilir nezamandan beri bu durumdayim lan ben. baksana kosele mosele yapmisim"dedi...
kafasi artik tamamen bu olaya odaklanmisti...yasayarak ogrenicekti sanirim bu durumun vehametini...yine derin bir nefes aldi hafif kalbi batma yapti"hadi lan okadar da degil artik" dedi...hemen verdi aldigi nefesi geri...eve dogru yururken sicak olan hava iyiden iyiye yormaya baslamisti onu ve boncuktan yapilma terleri seyrek saclarindan tatli tatli suzuluyordu...arada mendili ile silmek geldi aklina...alnina goturdu...aman allahim mendil islakti...baya yarim su bardagini bosaltmisti uzerine arkadasindayken ve koltuk altina kadar silmisti her yerini...bunu mendilden gelen keskin kokudan anladi...atti beyaz uzerine mavi kareli olan bez mendilini elinden...gereksiz bi sekilde "yeniyorum seni" psikolojisine kapilivermesin mi...mendili atmisti alti ustu...kucuk zaferler kazaniyordu...
yolunun ustunde top oynayan cocuklari gordu...toplari yavas yavas ona dogru yuvarlaniyordu..."abi topu atsana" bagrismalarina,"ne abisi lan amcayim ben" karsiligini kararli bi sekilde yapistirip,topu uzaga sinirli bi sekilde vurdu ve"duzgun oynayin sunu" dedi... sonra guldu...bu da -yenilgi- gulusuydu...kabullenme gulusu de diyebiliriz...hatta diyelim-kabullenme gulusu-... dedik iste
tamamdi olmustu artik...esnafa selam veriyordu...yersiz sakalasiyordu onlarla...bi ara kahveye yoneldi...hemen durdu...ama durmasi "yok artik"durusu degildi...karni acti ac karnina cay icersem midem nasil yanar simdi,diye dusundu...devam etti...
berbere girdi"kardes su benim enseleri falan bi toparla bakalim "dedi...enseleri toplatti..ustura ustune kolonya yiyince kizaran ensesini alarak cikti berberden..cikarken bir parmakda jole caldi saclarina...oh keyfi gicirdi..tam bi muzur hissediyordu kendini...
neyseki kendi sokagina girmisti artik...bayadir uzak kalmis gibi hissetti birden ama orali olmadi..yani orali aslinda dogma buyume ama o an orali olmadi...sonra "acaba burali olmadim mi ben lan gercekten?" felsefesine gark olucakti ki "hic bulasmiyim karman corman olurum"dedi ve orali oldu...apartmanin onune geldi...pantolonunun kemer yerine takili olan anahtarini ordan cikartmaya usenerek dizlerini hafif bukerek anahtari deligine denk getirdi...anahtari bulana kadar o pozisyonda durmak yine kan ter icinde birakmisti onu...neyse ki acti kapiyi...ter icin yine mendil geldi aklina ama neyse ki atmisti artik...
evinin kapisina gelince ayni izdirabi yasamak istemedi ve kapiyi caldi hemen...
kayin validesi acti kapiyi...
"oglum nerdesin senn? herkes cok merak etti...en son karin sana hamile oldugunu solemis...sabahinda bir kaybolmussun ve 9 aydir yoksun...cok uzuldu karin...o aksam saka ile karisik senden nasil BABA olucak demis sana galiba..."

SON